-
1 draw aside
kenara çekmek -
2 draw aside
kenara çekmek -
3 pull over
çekmek, kenara çekmek, kaldırıma yanaşmak -
4 pull over
çekmek, kenara çekmek, kaldırıma yanaşmak -
5 pull
n. çekim, çekme, çekiş, çekicilik, fırt, asılma, teşvik, kürek çekme, zahmetli iş, harekete geçirme, etki, nüfuz, nüfuzlu olma, torpil, kayırma, arka çıkma, iltimas————————v. çekmek, asılmak, yolmak, içmek, nefes çekmek, kürek çekmek, çevirmek (iş), gelmek, girmek, kenara çekmek (araba), kenara parketmek, kalkmak (araba), hareket etmek* * *çek* * *[pul] 1. verb1) (to (try to) move something especially towards oneself usually by using force: He pulled the chair towards the fire; She pulled at the door but couldn't open it; He kept pulling the girls' hair for fun; Help me to pull my boots off; This railway engine can pull twelve carriages.) çekmek2) ((with at or on) in eg smoking, to suck at: He pulled at his cigarette.) nefes çekmek3) (to row: He pulled towards the shore.) kürek çekmek4) ((of a driver or vehicle) to steer or move in a certain direction: The car pulled in at the garage; I pulled into the side of the road; The train pulled out of the station; The motorbike pulled out to overtake; He pulled off the road.) çekmek, sürmek2. noun1) (an act of pulling: I felt a pull at my sleeve; He took a pull at his beer/pipe.) çekme2) (a pulling or attracting force: magnetic pull; the pull (=attraction) of the sea.) çekim3) (influence: He thinks he has some pull with the headmaster.) iltimas, torpil•- pull down
- pull a face / faces at
- pull a face / faces
- pull a gun on
- pull off
- pull on
- pull oneself together
- pull through
- pull up
- pull one's weight
- pull someone's leg -
6 отводить
несов.; сов. - отвести́1) (кого-л., куда-л.) götürmek; geçirmek ( провожать)2) (уводить откуда-л.) çekmekотвести́ кого-л. в сто́рону / в сторо́нку — bir yana / kenara çekmek
полк отво́дят в тыл — alayı (geri) çekiyorlar
3) ( направлять в сторону от) bir yana çekmekотвести́ ве́тку — dalı bir yana çekmek
она́ отвела́ от меня́ взгляд — gözlerini benden kaçırdı
4) перен. ( предотвращать) savuşturmak, önlemekотвести́ угро́зу нападе́ния — saldırı tehlikesini savuşturmak / uzaklaştırmak
5) ( отвергать) reddetmekотводи́ть судью́ — yargıcı reddetmek
6) (предназначать для чего-л.) ayırmak, tahsis etmekотводи́ть вре́мя на что-л. — bir şey için zaman ayırmak
••отвести́ ду́шу — (высказать то, что наболело) içini / derdini dökmek; ( удовлетворить желание) kurtlarını dökmek
кака́я / что за роль ему́ отведена́? — ona nasıl bir rol biçildi?
-
7 сторона
ж1) врз yan, taraf; yönбокова́я сторона́ — yan taraf
противополо́жная сторона́ — karşı taraf
э́та сторона́ горы́ — dağın bu yüzü
по ту сто́рону горы́ (за горой) — dağın ardında
на той стороне́ о́зера — gülün öte yanında
по э́ту сто́рону доро́ги — yolun berisinde
вы́строиться по о́бе сто́роны доро́ги — yolun iki geçesine sıralanmak
по о́бе сто́роны́ доро́ги — yolun her iki yanında
со всех сторо́н земли́ / све́та — dünyanın dört bir yanından
го́род со всех сторо́н окружён леса́ми — şehrin etrafı çepeçevre orman
по о́бе сто́роны Атла́нтики — Atlantik'in iki yakasında
мы пойдём стороно́й (в обход) — dolaşık yoldan gideceğiz
он пошёл в сто́рону ле́са — ormandan yana gitti, orman yönüne doğru gitti
они́ разошли́сь в ра́зные сто́роны — her biri bir yana gitti
ту́чи прошли́ стороно́й — bulutlar öteden geçti
мы перешли́ на другу́ю сто́рону (у́лицы) — karşıdan karşıya geçtik
доро́га прохо́дит в стороне́ от го́рода — yol şehrin açığından geçer
отойди́ в сто́рону, не меша́й! — mani olma, kenara çekil!
э́тот магази́н в стороне́ от нас — bu mağaza bize sapa düşüyor
ве́тер дул с восто́чной стороны́ — rüzgar doğu yönünden esiyordu
ста́нция запу́щена в сто́рону Вене́ры — istasyon Venüs doğrultusunda fırlatıldı
он поверну́лся в на́шу сто́рону — bizden yana döndü
его́ кача́ло из стороны́ в сто́рону — yalpalaya yalpalaya yürüyordu
смотре́ть по сторона́м — sağa sola bakmak
со всех сторо́н на сце́ну сы́пались цветы́ — sağdan soldan sahneye çiçekler yağıyordu
сверну́ть в сто́рону — sapmak
отвести́ кого-л. в сто́рону (для разговора) — kenara çekmek
2) разг. (местность, страна) diyar; memleketда́льняя сторона́ — uzak bir diyar
тоска́ по родно́й стороне́ — memleket hasreti
на чужо́й стороне́ — gurbette, yad ellerde
3) (поверхность, бок предмета) yüz; tarafлицева́я / пра́вая сторона́ мате́рии — kumaşın yüzü
обра́тная сторона́ моне́ты — paranın ters tarafı
с обе́их сторо́н магнитофо́нной ле́нты / плёнки — teyp bandının her iki yüzünde
пиши́те то́лько с одно́й стороны́ (бума́ги) — kağıdın sadece bir / tek yüzüne yazın
поста́вь и другу́ю сто́рону (пластинки) — öbür yüzünü de çal
с одно́й стороны́, он прав, но... — bir bakıma haklıdır, ama...
обсуди́ть вопро́с со всех сторо́н — sorunu her bakımdan / yönden ele almak
с како́й (бы) стороны́ ни посмотре́ть — hangi bakım açısından bakılırsa bakılsın
5) (аспект, признак) yan, taraf, cepheфина́нсовая сторона́ де́ла — işin parasal / mali yanı
сла́бая сторона́ докла́да — raporun zayıf yanı
6) мат. kenarсторона́ треуго́льника — üçgenin kenarı
сто́роны угла́ — açının kenarları
7) (в переговорах, споре, на суде) tarafпроти́вная сторона́ — юр. hasım taraf
сто́роны в спо́ре — anlaşmazlığa taraf olanlar
зако́н на ва́шей стороне́ — kanun sizden yanadır
ты на чьей стороне́? — sen kimden yanasın?
стать на сто́рону кого-л. — birinden yana çıkmak
потерпе́вшая сторона́ — юр. mağdur taraf
••ро́дственник со стороны́ отца́ — baba tarafından akraba
мы, со свое́й стороны́, подде́ржим вас — biz kendi payımıza sizi destekleyeceğiz
с одно́й стороны́..., с друго́й стороны́... — bir yandan..., öte yandan...
-
8 Seite
Seite <-n> ['zaıtə] f1) ( allgemein) yan, taraf, kenar; (Stoff\Seite, Schallplatten\Seite) yüz, taraf;\Seite an \Seite yan yana;auf beiden \Seiten iki yanda [o tarafta];von allen \Seiten her yandan [o taraftan];zur \Seite gehen yana çekilmek;jdn von der \Seite ansehen birine yan bakmak;er weicht nicht von ihrer \Seite ( fam) yanından ayrılmaz [o ayrılmıyor];etw zur \Seite legen ( weglegen) bir şeyi kenara koymak;jdn/das Glück auf seiner \Seite haben biri/şans ondan yana olmak;jdm zur \Seite stehen birinden yana olmak;jdn zur \Seite nehmen, um ihm etw zu sagen bir şey söylemek için birini kenara çekmekalles hat zwei \Seiten her şeyin iki yüzü vardır;das Recht ist auf ihrer \Seite hak ondan yanadır;auf der einen \Seite..., auf der anderen... bir yanda(n)..., bir yanda(n)...;von dieser \Seite kenne ich ihn gar nicht onun bu yanını hiç bilmem;sich von seiner besten \Seite zeigen kendini en iyi yanından göstermek;das ist ihre schwache/starke \Seite ( fam) bu onun zayıf/kuvvetli yanıdır3) (Buch\Seite) sayfa;siehe \Seite 15 sayfa 15'e bakınız;die gelben \Seiten telefon rehberi4) ( Verhandlungspartner) taraf5) ( Interessensgruppe)von kirchlicher \Seite kilise tarafından;wie von offizieller \Seite verlautete, ... resmî mercilerin açıkladığına göre,...6) inform (Internet\Seite) site -
9 pull off
v. kenara çekmek, çıkarmak, soymak, kazanmak (ödül), koparmak, almak, başarmak* * *çekip çıkar* * *(to succeed in doing: He's finally pulled it off!) başarmak -
10 draw apart
v. ayrılmak, ayrı düşmek, kenara çekmek -
11 pull to the kerb
v. kenara çekmek, kaldırıma yanaşmak -
12 draw apart
v. ayrılmak, ayrı düşmek, kenara çekmek -
13 pull to the kerb
v. kenara çekmek, kaldırıma yanaşmak -
14 wegziehen
wegziehen <unreg, -ge->1. v/i <sn> ayrılmak, başka yere taşınmak2. v/t <h> bir kenara çekmek -
15 beiseitenehmen
-
16 wegziehen
weg|ziehen1) ( Wohnort wechseln) (başka yere) taşınmak2) ( Zugvögel) göç etmekII vt kenara çekmek
См. также в других словарях:
dünyadan elini eteğini çekmek — bir kenara çekilip çevresiyle ilgisini kesmek, toplumun yaşayışına karışmamak, dünya işleriyle ilgilenmez olmak Dünyadan elini eteğini çekmiş bir kimse için Anadolu nun bu ücra köşesinden daha uygun neresi bulunabilir? Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
dünyadan geçmek (veya el çekmek) — bir kenara çekilip toplum yaşamına karışmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
aşk etmek — nsz, der Tokat atmak ... bir kenara çekmek ve meymenetsiz sarhoş suratına iki tokat aşk etmek istedi. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük